22.09.2008

Davanın Gizliliği | Sedat ONAR



Davanın Gizliliği

Bir CHP milletvekilinin “Ergenekon Soruşturmasında kaç kişinin telefonlarının dinlendiği” sorusuna karşılık, İçişleri Bakanı Beşir Atalay:
"Polis Vazife ve Salahiyet, Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı kanunları hükümlerine göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesi geçerlidir" demiş.
Hukuk devleti dediğin böyle olur… İnsanlar yargı kararıyla suçlu ilan edilinceye kadar haklarında toplanan deliller gizlilik içinde muhafaza edilir. Ama derin dondurucuda değil, adam gibi adli emanetlerde saklanır ve yargılamada ulu orta kamuoyuna açıklanmadan kullanılır.
İçişleri Bakanı da ne güzel demiş, kanunlara sığınmış ve davanın seyrine hiçbir etki etmeyecek istatistiki bilgilerin bile gizli olduğunu açıklamış…
Demek ki, Bakanımız çok hassas. Tam bir hukuk adamı… Böyle hukuka bağlı insanların bakan olarak görev yaptığı bir devlette adalet dört dörtlük tecelli eder.
Öyle mi?
O zaman Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Taraf, Bugün, Star gazetesi gibi gazetelerle, ATV, Kanal 7 ve Samanyolu’nda Ergenekon ile ilgili dava dosyasında yer alması gereken belgeler ve dinlenen telefonların görüşme dökümleri boy boy yayınlanırken bu hukuk geçerli değil miydi?
Ceza Muhakemesi Kanunun 157nci maddesi Soruşturmanın gizliliğini düzenler. Yasanın bu maddesinde “savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir” hükmü bulunmaktadır. Açık ve nettir. İlkokul mezunlarının anlayacağı dilde yazılmıştır.
Ancak bu davada istatistiki bilgiler gizli, telefon dinlemeleri aleni. İstatistiki bilgilere ulaşamazsın ama cezaevinde yatan şüphelilerin her türlü gizli bilgisine ulaşabilirsin. Oh, ne ala…
Sayın bakanın bu dava ile ilgili açıklayacağı istatistiki bilgi soruşturmanın nesini etkiliyor ben anlamadım. Ama cezaevinde yatan eli kolu bağlı şüphelilerin aleyhine olabilecek her türlü bilgi el altından besleme basının kucağında.
İnsanın aklına, acaba bu iddianame sadece davaya bakacak Cumhuriyet Savcısı tarafından yazılmayıp da, bu işi piyasaya süren ekip tarafından mı yazıldı sorusunu akla getiriyor. Zira sanık ifadelerinden tutun da, ev adreslerine kadar ertesi gün belirttiğimiz basın organlarında tam sayfa yayınlanıyor. İnsan şüphelenmeden edemiyor.
Hatta bu yayın organları işi o kadar ileriye ***ürmüşler ki, dava dosyasında olmayan bir delili dahi ilk önce kendileri yayınlıyor, ondan sonra dava dosyasına konması için Savcılığı yönlendiriyor.
Benim en çok merak ettiğim, bu davanın seyri esnasında davanın gizliliğini tamamen ihlal eden bu tür yayınlara herhangi bir şey yapılıp yapılmayacağıdır.
Bunu bir kenara bırakın, bu basın organlarınca peşinen suçlu ilan edilmiş ve haklarında binlerce düzmece belge üretilmiş cezaevindeki bu insanların hukuken suçsuzluğu ispatlanması halinde, bu düzmece belgeleri üretenlerin mağdurlardan bir kere dahi özür dileyeceğini zannetmiyorum.
Burası Türkiye… Burada hukuktan evvel guguk gelir. Çalan çaldığıyla, söven sövdüğüyle, ölen öldüğüyle kalır…
Bu davada küfür yiyen dört yıldızlı orgeneral de olsa hakkını arayamaz; küfredenler kendi köşelerinden pis pis sırıtmaya devam ederler.
Nihayetinde istatistiki bilgi denir geçiştirilir.
Tarih : 22.09.2008

Hiç yorum yok: