Kanal 7’nin internet sitesi PKK’nın elinde bulunan 8 rehin askerin serbest bırakılmasından sonra elektronik bir anket yapmış. Anketin sorusu:
“Adalet Bakanı M.Ali Şahin’in 8 askerin serbest bırakılmasından sevinç duymadım.” demesini haklı buluyor musunuz?”
Anket bir gün sürdü. Belki de farklı tepkiler aldığından dolayı hemen siteden kaldırıldı.
Ben oy verdiğimde; ankete katılanların %80’i adalet Bakanını haklı bulduğunu bildirmişti.
Zaten daha sonra bu konu iyice kızıştı. Köşe yazarları kendi ideolojik inançlarına göre konuya farklı yönlerden yaklaştılar. Ama büyük çoğunluğu Türk askerinin bu duruma düşmesinden rahatsız olduklarını köşelerinden dile getirdiler.
Benim en çok merak ettiğim ise askerlerin bu duruma düşmesine kılıf bulacak yazarlardı. Bir köşe yazarımız konu henüz sıcağı sıcağına iken balıklama atlamış. Söz konusu yazarımız 2002 yılında yazdığı bir bir köşe yazısında “...Yani insanlara zarar vermedikleri sürece kişilerin sübyancı olma hakkını savunuyorum.” diyerek pedofiliye(Çocuklara karşı cinsel arzu duyan sapıklık) bile kendince bir özgürlük kılıfı bulmuştu.
Bu yazarımız da, 7 Kasımda yazdığı bir köşe yazısında: ‘Atatürk’ün ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.’ sözüne atıf yaparak, “Söz konusu insan hayatıysa gerisi teferruattır.” gibi veciz bir kılıf bulmuş. Güya, tarihi olarak vatanın geçici bir kavram olduğunu, bu nedenle vatan için ölmenin saçma sapan bir şey olduğunu vurgulamış.
Ee, ne diyelim. Allah akıl fikir versin desek, fikir üretmiş. Biz en iyisi Allah doğru akıl fikir versin diyelim.
Allah’tan bin yıllık Türk Ordusunun geleneklerinde böyle bir anlayış olmamış..
Gerçi yazarımızın inandığı ideolojiyi savunan örgütlerde böyle hayatı kutsayan bir anlayış var mıymış? Onların, davalarına ihanet eden arkadaşlarının hayatlarını kafalarına birer kurşun sıkarak kutsadıklarını biliyoruz. PKK’da aynısını yapmıyor mu? Her neyse..
Gelelim teslim edilen 8 askere bundan sonra ne olacak?
Kimi yazarların yumurtladığı fikirlere göre; bu askerlerin bir psikolog tarafından rehabilite edilerek, çürüğe ayrılması ve askerlikten terhis edilmesi mi olacak? Yoksa, Askeri Ceza Kanununda yazan “Harp Hiyaneti” veya “Milli Mukavemeti Kırmak” suçlarından işlem yapılacak mı?
Irak Savaşı sırasında Iraklıların eline düşen Amerikan askerlerinden “Ben bu savaşın anlamsızlığını biliyorum. Saddam bize çok iyi bakıyor. Biz burayı gereksiz yere işgal ettik..”diyenlerin başına serbest bırakıldıktan sonra neler geldiğini Amerikalıların emekli asker sitelerinden bulup okuyabilirsiniz. Amerikalılar bile esir düşmeye bir şey demiyor. Ancak esir düştükten sonra görevi, ülkesi ve arkadaşları aleyhinde konuşanları affetmiyor.
Vietnam Savaşı sırasında Vietkong’un eline esir düştükten sonra, Vietkongluların radyosunda Amerikan askerlerinin moralini bozmak için program yapan Amerikalılar vatandaşlıktan çıkarıldı. Amerika’ya geri dönenler ise toplama kampına benzeyen hapishanelerde sürüm sürüm süründürüldü..
Unutmayalım ki, bir ülke toprakları üzerinde yaşayan insanların can güvenliğini ancak eli silah tutan kuvvetleri ile sağlar. Yasal silah kullanma ve adam öldürme ayrıcalığı devlete aittir. Bunun dışında kim elinde silahla askerini, masum vatandaşını öldürür; köy yollarına mayın döşer; şantiyeleri basar, iş makinelerini yakarsa elbette karşısında devleti görür. Devlet bunu da yasal silahlı gücü ile yapar. Elbette yasal zorunluluk olarak 20 yaşındaki delikanlıyı eğiterek, eline silah verir ve dağ başına göndererek bu toprakları korutur.
Hani derler ya; ülken için hiç emek vermedinse bayrak sana bir bez parçası, vatan toprağı da saksı toprağı olarak gözükür.
Bu ülkeye vergi veren, askerlik yapan, her askerinin şehit oluşunda evleri yangın yerine dönen milletimiz bunu da bir kenara not almıştır.
Özellikle, terle mücadelede kolunu, bacağını, gözünü kaybetmiş vakurla bu hazin öyküyü seyreden gaziler ile evlatlarını bu ülke uğruna kara toprağa veren ailelerin bunu gönüllerine not ettiklerini çok iyi biliyorum.
Bu şarkı burada bitmez. Konuya devam edeceğiz.
Tarih : 15.11.2007