Komplo lafını hiç sevmem, ama kullanırım. Yerine kullanılacak daha oturaklı bir sözcük yok..
Fransızca’dan dilimize geçmiş, kısaca “tuzak”, “tuzak kurmak” anlamında kullanılıyor.
Geniş manada ise; her yönünü bildiğimizi sandığımız bir olayın aslında perde arkasındaki görünmez kişilerce manipüle edilerek oluşturulduğunu anlatmak için kullanılan bir terim..
Örnek vermek gerekirse; 1992 yılında Ege’de yapılan "Kararlılık Gösterisi-92" tatbikatı sırasında, Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait "TCG Muavenet" Muhribimizin ABD uçak gemisi “Saratoga”dan atılan iki "Sea Sparrow" füzesi ile kaptan köşkünden vurulması sonucunda gemi komutanı da dahil olmak üzere 5 askerimiz şehit olmuş, 18’i de yaralanmıştı.
Hemen araştırma komisyonu kuruldu. Araştırıldı, taraştırıldı. Olayın kaza olduğu sonucuna varıldı. Eskilerin deyimiyle: ölene tabut, kalana zabıt, maktul derdest, katil firar, asayiş berkemal!..
Oysa en basit teknik bilgisi olan insan bile, Amerikan uçak gemilerindeki füze ateşleme sisteminin dörtlü şifre ve elektronik kilit sistemiyle çalıştığını bilirdi. Elimi kazayla ateşleme anahtarına çarptım palavrası burada tutmazdı. Füze, Muavenet’in kaptan köşküne kilitlenmiş ve füze hedefe vurana kadar elektronik sistem füzeyi hedefe kilitli tutmuştu. Bunun kaza olma ihtimali milyarda birdi. Ama milyarda bir ihtimal tuttu da bizim gemiyi vurdu!. Bunu ben demiyorum. Kaza diye rapor verenler böyle demiş..
Ardından; komplo teorisyenleri, iyi kötü günlük olayları takip edenler bu olayın kaza olmasının mümkün olmadığını dile getirerek, iki komplo teorisi üzerinde durdu:
Birincisi; Türkiye artık gemilerini ABD’den değil, Almanya’dan almaya başlamıştı. Bu nedenle ABD Türk Deniz Kuvvetlerinin Almanya’ya bağımlılığının artarak kendi etki alanından çıkacağını düşünüyordu..
Aynı yılın Temmuz ayında Kıbrıs Barış Harekatı'nda Deniz Kuvvetleri Komutanı olan emekli Oramiral Kemal Kayacan Dev-Sol tarafından şehit edildi.
Acaba emekli Komutanımızın şehit edildiğinde mi mesajı alsaydık, Muavenet olayı olur muydu? Ne dersiniz?
İkincisi; aynı yıl Türkiye’nin özellikle İran sınırına yakın olan bölgelerindeki karakollara PKK saldırıları artmış, bunun üzerine Demirel Hükümeti İran’la PKK’ya karşı ortak operasyonlar yaparak, PKK militanlarının baskın sonrasında İran içlerine kaçmasını önleyecek tedbirler almaya başlamıştı. İran ile görüşmeler bazılarını rahatsız etmişti de, acaba “biz burada dururken benim terörist ilan ettiğim bir ülkeyle nasıl ortak terörle mücadele edersin mi?” demek istenmişti?
İşte komplo denince bu türden fikir üretimlerini anlıyoruz. Keşke olayların masum görünüşleri ile olayları kabullenebilsek de, böyle düşünerek içimizi acıtmasak..
Ama olmuyor..Sebep sonuç ilişkilerini iyi kurarsak bizim gözlerimizin önündeki perde yavaş yavaş kalkacak..
Daha nice böyle olay var. Sırası gelince tek tek ele alacağız.
Hele hele, bütün herkesin kaza olarak kabul ettiği, ancak benim kafamda pek çok soru işareti doğuran devre arkadaşım Üsteğmen Alaaddin Saraçyakupoğlu dahil 90 askerle, 60 köylünün şehit olduğu Şırnak-Görmeç’teki askeri birliğin üzerine çığ düşmesi olayı var ki, anlatılmaya değer..
Dediğim gibi komplo sözünü hiç sevmem ama hayatımız komplo.. İnsan düşünmeden edemiyor..
Tarih : 15.11.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder