Nerede bir DTP’li görünse gazetecilerin elinde bir mikrofon hemen yanaşıyorlar:
“PKK’yı terör örgütü olarak görüyor musunuz?”
Televizyonda tartışma programına hangi DTP’li çıksa sunucu veya diğer konuklar:
“PKK’nın terör eylemlerini kınıyor musunuz?”
Gazeteciler DTP’lilerle ne zaman röportaj yapsa:
“DTP’nin PKK ile organik bağı var mı? Siz onların legal uzantısı mısınız?
Gazete manşetlerinde:
DTP Kongresinde bayrak asılmadı, İstiklal Marşı okunmadı, teröristler için saygı duruşunda bulunuldu, Türk Bayrağını yere attılar vs.,vs..
Milletçe aynı şeyleri bıkıp usanmadan tekrar etmeye devam edeceğiz, onlarda aynı cevabı vermeye devam edecekler. Biz böyle devam ederken bir de bakacağız ki, DTP parti programına demokratik özerkliği almış. Yani, Türkiye’nin bölünmesini.
Daha ne diyelim.. Atı alan Üsküdar’ı geçmek üzere..
Hafızalarınız şöyle bir yoklayın bakalım.
12 Şubat 1994’te İstanbul-Tuzla’daki halka açık bir tren istasyonunda PKK teröristlerinin kahpece bir bomba patlatması sonucunda 5 askeri öğrencimizin ölmesi, 27’sinin de yaralanmasından sonra o zamanki DEP’liler neler demiş:
DEP Genel Başkanı Hatip Dicle:
“Silahlar sussun, kardeş kanı akmasın..”
Bir gün sonra:
“ Bombalamayı planlayan İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'dir. Bir Bakan bu kadar alçalamaz.”
Bombalama olayını PKK’nın üstlenmesinden sonra:
"Tuzla'daki bombalama eylemi savaş ortamının bir gereğidir. Öldürülen Yedek Subay Öğrencileri ise askeri hedeftir." diyebilmiştir. Bu ne demektir? Ben PKK’nın silahsız sözcüsüyüm, ama onun silahlı eylemlerine bahane uydururum.
Adamlar binlerce, milyonlarca kez bunu söylediler. “PKK’lılar kardeşimiz mi demediler, çocuklarımız mı demediler? Neler, neler dediler. Sadece biz duymak istemedik.
Biz de nalıncı keseri gibi devamlı “PKK’yı kınıyor musunuz? Yok, lanetliyor musunuz?gibi saflıklarla uğraştık. Niye kınasın? Aksine sahipleniyor...
Onların kınadığı tek şiddet devletin terörle mücadelede teröristleri etkisiz hale getirmekte kullandığı şiddet.
Anadolu üzerinde 1000 yıldır beraber yaşadığımızı, sevinçte ve kederde birlikte gülüp ağladığımızı kabullenemiyor. İlla, bölünmek istiyor. Tabii, güçleri yeterse..
Bir de, kongrelerinde İstiklal Marşı okumuyorlarmış.. Bırakın Allah aşkına, Diyarbakır-Yenişehir Belediyesi çocuk korosunu ta Amerika’ya kadar gönderip de, halen Barzani ve PKK tarafından milli marş olarak kabul edilen “Ey Rekip”(=Hey düşman) marşını okutmadılar mı? Parantez içinde belirtelim, hey düşman dedikleri kim ola ki?
Kongrelerde bayrak asmıyorlarmış..
Daha önce yapılan kongrelerini televizyonda da mı izlemediniz? Ya nevruzları? Gerçi onlar bunu bahar bayramı olarak görmeyip demirci Kawa’nın Hükümdar zalim Dehak’a isyan günü gördükleri için “Newroz”diyorlar ya. Bu kutlamaları da mı görmediniz, numunelik olsun diye bir tane Türk Bayrağı var mıydı?
Bakın, bu tiplerin Türk Milletine ve Türk Bayrağına bakışları bir Yunanlının bakışından bile daha düşmanca.
Gerçi Yunanlılarla aramızda bu yakın sıralarda doğal gaz boru hattı dolayısıyla yakınlaşma bile var. Başbakanlar el ele tutuşabiliyor. Neredeyse ilköğretimde okutulan kitaplardaki Türk-Yunan düşmanlığını anlatan bölümlerin ayıklanmasına sıra geldi. Ama bunların bakışları böyle.
Bu sözlerimizle; bu ülke için mücadele etmiş ve halen ediyor olan, hala Milli maçlarda Türk Milli Takımı için kendini paralayan, milletçe üzüldüklerimize ortak olan, bizim bir parçamız, adı Kürt soyadı Türk olan kardeşlerimizi incitmeyi hiç istemeyiz. Zannediyorum bu milletin bir parçası olan Kürt kökenli Türk kardeşlerimiz bu kafa yapısında olan insanlardan en az bizim kadar rahatsız.
Yapılan son istatistiklerin de Kürt kardeşlerimizin beraber yaşama arzusunda kararlı olduklarını ve bunu sağlamak için uğraştıklarını gösteriyor.
Neden mi? Şırnak-Şenoba’daki Babat’ların, Cizre’deki Tayan’ların ve daha nicelerinin PKK ile mücadelede ne kadar şehit verdiklerini?biliyor musunuz?..
Bilenler bilmeyenlere anlatsın...
Tarih : 15.11.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder